İkincil travma, travmatik yaşantının odağı olan birey veya bireylerle yakın iletişim ve
etkileşimin, travmaya direkt maruz kalmamış kişilerin benzer psikolojik olguları
deneyimlemesine denmektedir. Kişi, travmatik olayı bilmenin sonucu olarak travmaya maruz
kalanlara yardım etmesinden ya da yardım etme isteğinden kaynaklanan stres tepkisi
göstermektedir. Travma mağdurunun yakını veya tanıdığı, travmatik deneyimin yoğun
gücünü ve çevre üzerindeki kontrolünü kaybetme duygularını yaşamaktadır. Bir olayın
travmatik olarak adlandırılabilmesi için bireyin günlük deneyimlerinin dışında kalan bir
durum olması gerekmektedir.

Travmatik bir olaya dolaylı yoldan (olay yerinden fotoğraflara veya videolara maruz
kalmak, akrabaların/akranların/tanıdıkların yaşantılarını dinlemek) maruz kalan birey,
doğrudan maruz kalmış bir kişinin deneyimlediği belirtilere benzer belirtiler
sergileyebilmektedir. Kişi, travmatik bir olayı ayrıntılarıyla dinleyip empatik bir yaklaşımın
sonucu olarak travma mağdurlarını anlayabilme çabasına girmekte ve bu çabanın sonucunda
mağdur ve mağdurun acısıyla özdeşleşme yaşamaktadır. Mağdur yakını, travmatik yaşantıyla
ilişkili geri dönüşler deneyimleyebilir. Kişide uyku problemleri, depresyon, duygulanımda
eksiklik, hayattan keyif alamama, olaya ait kısmi veya tam hafıza kayıpları, yabancılaşma,
öfke, kaygı, huzursuzluk gibi doğrudan travmanın neden olabileceği belirtiler gözlemlenebilir.
Uzun vadede, travmatik olayın hatırlatıcılarından kaçınma ve sosyal içe çekilme de
görülebilmektedir. Kişi travmatik deneyimden dolayı kendini suçlayabilmektedir.
Travmatik olaylarda görevli ve gönüllü olarak yer alan meslek gruplarının yardım
çalışmaları sırasında görev yapanların ölümüne ya da yaralanmasına tanık olma, yardım
verilmeye çalışılan kişilerin kaybedilmesi gibi olaya ve göreve bağlı stres kaynakları da
bulunmaktadır. Duygusal olarak zorlayıcı koşullara maruz kalma, kaynakların sınırlılığı,
zaman baskısı, yüksek beklentiler, bireye destek olan sistemlerden uzak olma gibi bazı
mesleki stres kaynakları da ikincil travmatik stres tepkilerinin ortaya çıkmasında rol
oynayabilmektedir.

Kişi olayla ilgili bilgi ve yaşantıları anlamakta güçlük çeker. Travmanın kendisi kadar
kişinin travmayı nasıl algıladığı da önemlidir. Bu nedenle travmanın uzun dönem etkilerini
önleyebilmek için atılması gereken ilk adımlardan bir tanesi kişinin travmanın hemen
sonrasında başına gelenleri biriyle paylaşmasını sağlamaktır. Travma sonrasında ortaya çıkan
belirtileri önleme ya da azaltmayı sağlayabilmek adına, psikoeğitimler, bireysel ve/veya grup
psikoterapileri, psikolojim bilgilendirme ve paylaşımlar teşvik edilmeli ve ulaşılabilir hale
getirilmelidir. Ekip içi dayanışma, iş dışı sosyal etkinlik olanakları, sosyal destek ağlarında
bulunan kişilerle sorun ve sıkıntıları paylaşma gibi unsurlar da kişinin ikincil travmatik stresle
başa çıkmasında kolaylık sağladığı bilinmektedir.

Bebeklerde ikincil travma ise ebeveynlerin ve/veya bakımverenin travma mağduruna
yardım etmesi veya yardım etmek istemesiyle ortaya çıkan durumlara maruz kalması sonucu
ortaya çıkmaktadır. Aynı zamanda ev içerisindeki stresli durum bebek tarafından anlaşılmakta
ve yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğu fark edilmektedir.
 Her ne kadar bebeklerin olayları anlayamadığını düşünme yanılgısına düşsek de ev
içerisinde yaşayan kişilerin travmatik duruma tepkileri bebekleri de etkilemektedir.
Durum içerisindeyken her zaman bebeklerin ne duyduğunu veya gördüğünü
anlayabilmemiz mümkün olmayabilir. Ebeveynin ve/veya bakımverenin yetişkinlerle
konuşmasına şahit olmak da bebekte ikincil travmaya sebebiyet verebilir.
 İkincil travma deneyimleyen bebekte ebeveynden ve/veya bakımverenden ayrıldığında
yüksek stres, ‘donmuş bakış’, duygularını göstermede eksiklik, gülümsememe, yemek
yemede azalma, göz kontağı kurmaktan kaçınma, sakinleşmede güçlük ve
fiziksel/motor hareketlerinde gerileme – otururken, emeklerken veya yürürken artan
sakarlık görülebilir.
 Bebeğin bu süreçte gelişim basamaklarında gerileme göstermesi,
ebeveynden/bakımverenden normalden daha fazla ilgi beklemesi ve onlara daha bağlı
olması travmatik bir duruma verilen olağan bir tepkidir.
 Travmatik durumlarda bebeğin durumdan etkilenmesini en aza indirgeyebilmek adına
ebeveyn ve/veya bakımveren ilk önce kendisi destek almalıdır. Bu sayede kişi kendi
şokunu ve duygusal tepkilerini kontrol altına alabilir ve bebeğe destek olabilir. Kişinin
kendine zaman tanıması ve durumu anlamlandırabilmesi bebek için de önemlidir.
 Bebeğin maruz kaldığı konuşmalara, haberlere, görsellere ve videolara özellikle daha
çok dikkat edilmelidir. Zorunlu bir durum olmadıkça bebeğin bakımvereninden
ayrılması önerilmemektedir. Bebeğin günlük rutininin korunması önemlidir.

Kaynaklar:
1. Doğan, A., Keskin, G. & Dönmez, A. (2021). Afet Yardım Çalışmalarında Sekonder
Travma. Hastane Öncesi Dergisi, 6 (3), 421-432. DOI: 10.54409/hod.992827
2. Gökçe, G. ve Yılmaz, B. (2017). Afetlerde Yardım Çalışanları: İkincil Travmatik Stres
ve Başa Çıkma. Türkiye Klinikleri J. Psychol-Special Topics, 2(3): 198-204.
3. Kahil A., Palabıyıkoğlu N. R. İkincil Travmatik Stres. Psikiyatride Güncel
Yaklaşımlar. 2018; 10(1): 59-70.
4. Sungur, MZ. (1999). “İkincil travma ve sosyal destek”. Klinik Psikiyatri, 2: 105-108.
5. Better Health Channel